Kendi Kendine Konuşanlar Deli mi ?

Kendi kendine konuşanlar bu günkü konumuz. Kendi kendine konuşma davranışı, yaratılıştan gelen ses çıkarma durumunun farklı bir halidir. Bebekler doğduktan 3 ay sonra anlaşılır şekilde kendi kendilerine mırıldanmaya, 6’ıncı aydan sonra ise çevrelerinde duydukları sesleri taklit etmeye başlarlar.

Bu sesler 9’uncu aydan sonra ise anlamlı kelimeler haline gelir. Bebek kendi çabasıyla 2 yaşına kadar belirli bir düzeyde konuşmayı öğrenmiş olur. Çocuğun kendi kendine gösterdiği gayret, kendi kendine mırıldanma ve konuşma pratiğinden ibarettir.

Bu yüzden akıcı ve anlaşılır konuşmanın başladığı 2 ile 7 yaş arası dönemde çocuklarda kendi kendine konuşma eylemi çok fazla rastlanır. Fakat bu korkulacak bir durum değil, tam aksine, oyun oynama, arkadaşlık kurma gibi sosyal ihtiyaçların hayal ederek karşılanmasıdır.

Duygularını şiddetli yaşayan çocuklar, duygu yönetiminde yetersiz kaldıklarında, yani öfkelendiklerinde, heyecanlandıklarında, mutlu olduklarında kendi kendileriyle konuşurlar.

Çünkü duygusal ihtiyaçlarının hızlı şekilde karşılanmasını isterler. Yanlarında da bu duygularını paylaşacak bir birey olmazsa kendileriyle paylaşırlar.

Zamanla çocuk, dürtüsel ihtiyaçlarını dile getirirken düşünerek konuşmaya başlar ve kendi kendine konuşma tavrını da yer, mekân, zamana göre ayarlamaya çalışır.

Bütün ihtiyaçlarını toplum değerlerine, gelenek-görenek ve ahlak kurallarına göre karşılamaya çalışır. Bu sebeple çocuk büyüdükçe kendi kendine konuşma davranışı azalır, ancak kaybolmaz.

Kendi Kendine Konuşmak Zekayı Etkiliyor

Ama kendi kendine konuşmak sadece yalnızlığı hafifleten bir unsur değil; aynı zamanda bir yetişkin olarak zekanızı daha aktif bir biçimde kullanmanızı da sağlıyor. Yani işin yalnızca psikoloji tarafı yok, bir de sinir bilimsel tarafı var.

Kendi kendine konuşulduğunda, akıldaki düşünceleri netleştirmek mümkün olur. Sessizce düşünmek yerine, kendi kendine konuşulduğunda, beynin konuşma ile alakalı bölgelerini aktif hale getirildiği için, üzerine kafa yorulan konularda farklı perspektifler kazanmak mümkün olabilir.

Zira düşünceler, artık yeni beyin bölgelerce de işleniyor demektir. Bu sayede görülmeyen şeyleri görmek, ayırt edilmeyen şeyleri fark etmek, keşfedilmeyen şeyleri keşfetmek mümkün olur.

Ama kişi kendi kendini eleştirdiğinde, rahatsızlık duymayacağı ve savunmaya geçmeyeceği için, çok daha sakin bir kafayla düşünmek ve sorunları çözmek mümkün olur.

Örneğin kişi bir karar almaya çalışırken ikilemde kalabilir. Bu durumda A seçeneğini tercih edebilmektedir. Bir diğer taraftan B seçeneği daha makul gelebilmektedir. Böylece kendi kendine konuşulduğunda diğer seçeneği seçmenin neden kişiye daha faydalı olduğunu bir şekilde açıklamış olur.

Dolayısı ile kişi kararını mantıklı olandan yana değiştirilebilir. Herhangi bir psikiyatrik sorunla bağlantılı olmayacak bir şekilde kendi kendine konuşmanın insan psikolojisinde önemli bir yeri vardır. Öncelikle çocuklar erişkinlerden daha çok kendi kendine konuşurlar.

Çünkü çocuklarda “bastırma” denilen zihinsel fonksiyon henüz gelişmektedir. “Bastırma”; akla gelen düşünce, duygu, talep, anı ve davranışların dile getirilmemesi, eyleme geçirilmemesi ya da hiç bilince bile gelmemesidir. Çocuklar akıllarına gelen fikirleri ve konuşma isteğini bastıramadıkları için bunları sesli olarak dile getirirler.

Yine “bastırma” işlevi ile alakalı olarak çocuklar duygularını erişkinlerden daha açık bir biçimde yaşarlar. Öfkelendiklerinde, üzüldüklerinde, sevindiklerinde duygularını hemen dışa vururlar. Bu dışa vurma konuşma da eşlik ettiğinde kendi kendine konuşuyormuş gibi gözükürler. Aynı sebeplerle çocuklar uykularında da erişkinlerden daha çok konuşurlar.

Başka bir yandan insan psikolojisinin gelişiminde çocuğun sevdiği kişilerle kurduğu ilişkiler ve bu kişilere iç dünyalarında verdikleri roller önemli yer tutar. Bütün çocuğun zihninde bir anne, bir baba, bir abi/abla ya da bir kardeş hayali vardır.

Bunlar çok somuttur ve çocuk iç dünyasında anne-baba-kardeş hayali ile sanki onlar yanındaymış gibi basit şekilde konuşabilir. Bu durum kendi kendine konuşma veya oyun gibi gözükür ama çocuk aslında içindeki anne-baba-kardeş ile konuşuyor, onları şekillendiriyordur.

Çocuk büyüdükçe bu anne-baba-kardeş hayalleri ayrı birer kişi olmaktan çıkar ve çocuğun iç dünyasının birer parçası haline gelir. Çocuk büyüdükçe kendisi ile ayrı bir kişi gibi konuşması da azalır.

Bu süreçte insan artık onların seslerini kendi iç sesi olarak kavramaya başlar. Çocuğun anne-baba-kardeş hayali ile yaptığı konuşmalar erişkinin kendi içindeki fikirlere dönüşür, “vicdanının sesi”, “sağduyunun sesi”, “içindeki şeytanın sesi” haline gelir.

Konuşma ve düşünme sırasında zihnin çalışma şekli farklıdır. Düşünmek; konuşmak kadar rahatlatıcı ve boşalım içeren bir fonksiyon olmadığı için daha fazla kısır döngü yaratma potansiyeline sahiptir.

Bu Yazılar da İlginizi Çekebilir

“Twitter’da Kullandiğiniz Dil Psikolojinizi Ele Veriyor!” okumak için buraya tıklayın.
“Youtuber Olmak Psikolojik Sorunlara Mı Yol Açıyor?” okumak için buraya tıklayın

Yazıyı beğendiyseniz lütfen aşağıdan, paylaş butonlarından arkadaşlarınızla paylaşın…

Etiketler
Moblobi.com

Moblobi.com

Yeni dünya insanlarına eğlenceli ve ilginç içerikler... Hakkımızda daha fazla bilgi almak için https://moblobi.com/hakkimizda/ linkini tıklayabilirsiniz. Sosyal medyada @moblobi hesaplarımızdan takip etmeyi unutma.


İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı