Teknoloji Kılcal Damarlarınıza Sızıyor!

Sosyal medyada ilgiyle takip edilen Fütürist Annem, Moblobi.com'a konuk yazar oldu. İşte Fütürist Annem'nin yazı dizisinden ilk bölüm...

Sosyal medyada Fütürist Annem adıyla ilgiyle takip edilen Meltem Sezer, Moblobi.com’a konuk yazar oldu. İşte Fütürist Annem‘in yazı dizisinden ilk bölüm…


Fütürist Annem ile Damardan Teknoloji – 1

Yıl 2020. Nisan ayındayız. Yaşamın şaka gibi geldiği bir yıldayız. Bundan aylar önce bugün yaşadıklarımızı, yaşayacaklarımızı birisi gelip de bana söyleseydi, hayatta inanmazdım! Oysa şimdi; her gün o sinir bozucu, aslında hiçte komik olmayan, şaşkına çeviren ‘Nisan 1’ şakasına maruz kalıyoruz.

Fütüristik makalelerde hayretle karşılanan öngörülerin gerçekleştiği, ‘hadi canım sen de’, ‘o kadar da değil’ dedirten tarzda günlerden geçiyoruz. Gelecek yıllarda biyolojik saldırıları olağan bir şekilde beklerken…Çok daha erken bir şekilde bir komploya kurban olmuşuz gibiyiz. Olağanüstü durumların gerçekleşeceğini düşündüğüm 2023–2045 yılları düşündüğümden çok daha erken başlamış gibi görünüyor.

Covid 19 günlerinde yaşanan dijitalleşme çabası…

Covid 19’un dünyaya meydan okuması ile birlikte yeni bir gelecek örüntüsü başladı. Milyonlarca insan evlerinde lüks hapishanelerinde ve bazıları da lüks olmayan hapishanelerinde evden çalışmaya ya da evde kalmaya alışıyor. Bazılarımız bir süredir evden çalışarak işleri yürütmeye alışmış gibiydik. Ama ayarı tam tutturamamıştık. Çoluk çocuk, evin işleri, çarşı pazar, konu komşu, iş güç home office kavramının içine tam oturmuyordu bir türlü. Gündelik yaşamsal etkenler ofisin işleri ile birbirine karışırmış gibi olunca hemen dışarı çıkıp bir nefes alıyorduk.

Evde çalışırken, çok bunaldığımızda bir öğle yemeğine toplantı düzenleyip bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyorduk. Akıllı telefonlarımızla akıllı uygulamaları birbirine tokuşturup günü planlı, programlı bir şekilde, bir dışarıda, bir evde, bir ofiste idare ediveriyorduk. Bilindik uygulamaları yüzeysel ve çok da ihtiyaç olmadığı durumlarda bile kullanıyorduk. Whatsapp, Zoom, Skype, Google Meeting…Neden kullanıyorduk? Zaman kaybetmemek için. Zamanımız çok değerliydi. Hızlı akıp giden şehir ve plaza hayatındayken, duramıyorduk. Durursak geride kalıyorduk, ceza yiyorduk, kazanamıyorduk, kaybeden olmak istemiyorduk.

Peki bu defa gerçekten de hiç evden çıkmadan işler nasıl gidecek? Ama gerçekten hiç çıkmadan…çıkmana izin verilmeden…

Koronalı günlerde yapay zeka hayatımızın içine sızıyor!

Covid 19 şu anda home office/evden çalışma kavramını hepimize köküne kadar tecrübe ettiriyor. Evde kalmaya başladığımız günden bu yana ana damarlarından kılcal damarlarına kadar teknolojinin bize sunduğu herşeyi hüpletip içiyoruz neredeyse. Teknolojide atılan tüm taklaları öğrenirken, pusuda yatan sayın ‘yapay zeka’ da bize özel olanı bizden vakumluyor. Bu hüpletmeler sonradan herkesi tek tek tam onikiden vuracak ama önce bu fırtanalı Koronalı günleri bir sindirelim bakalım. Bir ara bu hüpletmeleri de konuşuruz.

7den 77ye hat safhada kullanılan iletişim amaçlı uygulamalar bizi yapay zekanın kuklası yapacak ve bizi annemizden bile iyi tanıyacak. Nur topu gibi bir yapay zekamız doğmak üzere, teşekkürler sana koronalı günler. Gelişmekte olan yapay zeka şu anda bizden vakumladıklarıyla plasentası içinde algoritmasını besliyor. Kullandığınız her uygulamada yapay zeka sizinle beraber. Dinlediğiniz müzikten, marketten yaptığınız alışverişe kadar şu anda hepimiz göbekten bağlandık yapay zekaya. 8 yaşındaki ikizlerim bile Zoom’da arkadaşları ile buluşma düzenliyorsa sanırım gelecek nesillerin de algoritmaları şu sıralarda bir yerlerde yazılmaktadır.

Yoksa bir film setinde miyiz?

Her sabah uyandığımda, fantastik bir filmin sahnesindeymişim hissediyorum. Haberlere temkinli temkinli, ufak ufak, korka korka baktığımda ise; aynı filmin sahneleri farklı mekanlarda tekrar tekrar oynuyor. Çin, ABD, Türkiye, İtalya, İspanya…Filmin ana karakteri her yerde aynı: Covid 19. Bir daha ne zaman uçağa bineceğimi bile öngöremiyorum derken VR’lı turistik turların konuşulduğu seminerlerden birini hatırlıyorum, dinleyicilerin bir kısmı gülmüştü, ne gerek vardı gerçeği varken VR ile turistik gezi yapmaya. Ama şimdi gelecek günleri görür gibi oluyorum. Çoluk çocuk VR gözlüklerimizi takmışız, evin salonunda uzak doğuya seyahate hazırlanıyoruz. Bavulsuz olmak işin en konforlu kısmı!

Evet. Beğenmediğiniz o filmin içindesiniz. Bitmesini istediğiniz ama biletini aldığınız için bir kaç dakika daha şans vererek filmi sonuna kadar izlemeye kendinizi mecbur hissettiğiniz o filmin içindesiniz. Yani yaşamın içindesiniz!

Gerçeğin içindeyiz! Her şey gerçek! Ürkütücü de olsa, itici de olsa, sıkıcı da olsa bu yaşamın, bu gerçeğin içindeyiz bugünlerde… Yani Koronalı günlerdeyiz…

Gerçek demişken; teknolojinin kılcal damarlarına ufak ufak ve mecburen nasıl sızdığımı size anlatmak istiyorum. Neden dijitalleşmeyi hızlandırmanız gerektiğine dair ‘Fütürist Anne’ belki size biraz ilham olabilir diye düşündüm. Bahsettiğim o her yerde çok konuşulan dijital vatandaşlık falan değil. Hayır. Her kim olursanız olun, her ne iş yapıyorsanız yapın, dijital olarak da donanımlanmanız gerekecek. Diğer türlü yeni normale alışmak sizler için zor olacaktır.

Bir süredir yine yeniden öğrenmem gerekenler üzerine bir anne olarak hazırlanıyordum zaten, biraz aşinalığım vardı şu an olup biten dijital transformasyona.

Herşey dijitale adapte olma hızınıza bağlı!

Ama bu zor günlerde, hikayenin can alıcı yerini, fişeği ateşleyen kısmı anlatmak daha keyifli benim için. Birileri bana ‘bak kızım insanlar kapına kadar gelecek, senden siperlik isteyecekler’ deseydi, siperlik nedir acaba derdim? Ya da ‘4 gün gibi kısa bir zamanda sosyal sorumluluk projesi gerçekleştireceksin, sana inanan yüzlerce insanı tanıyacaksın ve sana destek olacaklar’ deseydi de, hadi canım derdim. Ama hepsi oldu. Herşey dijitale adapte olma hızınıza bağlı, inanın!

Covid 19‘un tüm dünyadaki gerçek savaşçıları bildiğiniz gibi sağlık çalışanları. Sosyal medya’da dönüp dolaşan o videoya belki bazılarınız denk gelmiştir. Korona nöbetinden evine dönen doktorun çocuğuna sarılamaması içimi acayip acıtmıştı. Çocuğunuzun size özlemle sarılmaya koştuğunu düşünün, ve siz onu durduruyorsunuz ve ona sarılamayacağınızı anlatıyorsunuz. 3 yaşındaki çocuk tarafından anlaşılabilir mi bu açıklama sizce? Tıpkı bir savaşa gider gibi her gün evlerinden ayrılıp Covid’li hastaları iyileştirmeye hastanelere gidiyorlar. Kendilerini çoğu zaman güvende hissetmiyorlar ama yine de oradalar işte.

Fütürist Annem: Teknoloji kılcal damarlarıma sızıyor!

Atölyemde atıl kalan 3 boyutlu yazıcımı eve alıp, evde kalırken sağlık çalışanları için yüz koruma siperi üretmeye karar verdim. Siperlikleri bastıkça ihtiyaç sahiplerine iletmeye başladım. Bu siperliklerin dağıtımını daha organize yapabilen birkaç farklı kuruluşa da evden ürettiklerimi verdim. Onlar da toplu halde dağıtımını ihtiyacı olan gerçek kişilere ulaştırdı.

Evde 3 boyutlu yazıcımla üretim yaptığımı sosyal medya hesabımda paylaştıktan hemen sonra teknolojinin kılcal damarlarına sızıntım inceden başladı:

Önce Instagram: Ürettiğim malzemeyi kişisel hesabımda paylaştım. DM (direct message) üzerinden hastanelerden, sağlık çalışanlarından talepler gelmeye başladı.

Sonra Whatsapp: Instagram hesabımdaki profil bilgilerimden telefonuma ulaşanlar whatsapp üzerinden taleplerini, iyi dileklerini ulaştırmaya devam ettiler. Gelen talepleri toplamaya başladım.

Gelen talepler, oturduğum yerde o kadar da rahat etmemem gerektiğini hatırlattı bana. Evet evde 3 çocukla dışarı çıkmadan kalmak, sürekli yemek yapmak, temizlik yapmak, atölyeme gidememek, öğrencilerimi görememek, çalışamamak, projelerimi askıya almak sıkıntılıydı ama yine de her şeye rağmen beni arayanlarınki gibi zor bir durumda değildim. Arayanlar doktorlardı, hastanelerdi, hemşirelerdi, aile hekimleriydi, sağlık ocağıydı, ebeydi, eczacılardı. İstedikleri, sordukları siperlikti. Daha hızlı ve fazlasını üretmek için bir yol bulmalıydım, zor olmamalıydı, ne kadar zor olabilirdi ki!

Tek zorluğu: evdeyken daha fazlasını başarmaktı. Evde tek tek sınırlı sayıda ürettiğim siperlikler yeterli sayıda olmuyordu. Yüzlerce isteyen, hatta binlerce isteyenlere bir çare olmalıydım.

‘İmkanım varken, imkanımız varken oturmak bize yakışmazdı’… Bu sözleri benden çok çok daha genç ve pırıl pırıl bir insan, benim gibi elindeki 3 boyutlu yazıcılarla ürettiği siperlikleri anlatırken kullanmıştı. Çok etkilenmiştim. Ne güzel, ne taze ve iyilik dolu bir düşünce demiştim.

Peki, binlercesini üretecek imkanı olan insanları tanırken oturmak bana, bize yakışır mıydı? Yakışmazdı…Ve başladık dijital dünyanın derinlerinde yaza yaza esmeye, sormaya, yardım istemeye…

YAZININ İKİNCİ BÖLÜMÜ “Fütürist Annem ile Damardan Teknoloji-2” YARIN MOBLOBİ.COM’DA! FÜTÜRİST ANNEM’İN YAZISININ DEVAM İÇİN TAKİPTE KALIN…

İlginizi Çekebilir!

  • Çocuklarınız için Tehlike Oluşturabilecek Akıllı Oyuncaklar!” haberimizi okumak için buraya tıklayın.
  • Dünyanın Seyrini Değiştiren 10 Robot!” haberimizi okumak için buraya tıklayın.
  • Okumaktan Sıkılmayacağınız Teknoloji Kitapları!” haberimizi okumak için buraya tıklayın.

Bu yazıyı ilginizi çektiyse ve sosyal medyada arkadaşlarınızla paylaşmak isterseniz yazının sonundaki sosyal medya paylaşım butonlarını kullanabilirsiniz.

Etiketler
Konuk Yazar: Futurist Annem

Konuk Yazar: Futurist Annem

Meltem Sezer, sosyal medyada Fütürist Annem olarak takip ediliyor. Aynı zamanda Ataköy Kodlama ve Maker Atölye kurucusu... Bilgi Üniversitesi İşletme Fakültesinden mezun. Farklı yıllarda Amerika’da yaşama, okuma ve San Francisco’da bir yatırım şirketinde kısa dönem çalıştı. Finans, Sermaye Piyasaları ve Dış Ticaret alanlarında University of California, Berkeley’de okudu. Kendi çocuklarının gelecek planlamasını yaparken ortaya çıkan ihtiyaçlar Fütürist Anne olarak onu harekete geçirdi. Fütürist bakış açısının geleceği olumlu şekillendirebileceğini düşünüyor. Annelerin, kadınların ve kız çocuklarının teknoloji konusunda daha yetkin ve söz sahibi olması gerektiğini düşünüyor.


İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Kapalı